Halkalı Escort

Halkalı, İstanbul’un hareketli ama bir o kadar da sıradan banliyölerinden biriydi. Halkalı Escort Zeynep, bu gri beton yığınlarının arasında, Mert’le birlikte kiraladığı küçük bir apartman dairesinde yaşıyordu. Daire, beş katlı bir binanın üçüncü katındaydı; balkonu Halkalı’nın dar sokaklarına ve karşı apartmanlara bakıyordu. Escort Halkalı Zeynep, sabahın erken saatlerinde uyanmış, perdeleri açıp balkona çıkmıştı. Üzerinde her zamanki gibi mini dar eteği vardı; siyah, parlak kumaş bacaklarını sıkıca sarıyor, rüzgârda hafifçe dalgalanıyordu. Dar gömleği, beyaz ve ince, göğüslerini öyle bir vurguluyordu ki, her nefeste düğmeler geriliyor, gömleğin kumaşı tenine yapışıyordu. Saçları açık, omuzlarına dökülmüş, hafif nemli bir esintiyle dalgalanıyordu. Zeynep, Halkalı’nın bu monoton havasında bile kendini bir sahnede gibi hissediyordu; teşhirci ruhu, her an bir izleyici arıyordu.
Mert, mutfakta kahvaltı hazırlıyordu; tost makinesinin kokusu daireye yayılmış, kahve makinesi hafif bir tıslama sesiyle çalışıyordu. Zeynep, balkondan içeri seslendi, “Mert, kahve hazır mı?” Mert, “Birazdan, acele etme,” diye cevap verdi, sesi sakin ama uykulu bir tondaydı. Zeynep, balkonda dururken karşı apartmanın pencerelerine göz gezdirdi. Sabah saatleriydi; çoğu insan işe gitmek için hazırlanıyordu, ama birkaç pencerede siluetler görüyordu. Zeynep’in dudaklarında bir gülümseme belirdi; izlenmek, onun için bir oyundu. Gömleğinin üst düğmesini açtı; kumaş ayrıldı, göğüslerinin üst kısmı açığa çıktı, teni sabah ışığında parlıyordu. Bacak bacak üstüne attı, eteği yukarı kaydı, uyluklarının iç kısmı göründü. Karşı apartmandaki bir pencerede, perde hafifçe aralandı; Zeynep, birinin onu izlediğini hissetti, bu his onu ateşledi.
Gün ilerledikçe, Zeynep evde sıkılmaya başladı. Mert, “Ben markete gidiyorum, bir şey lazım mı?” diye sordu, ceketini giyerken. Zeynep, “Yok, ben idare ederim,” dedi, göz kırparak. Mert kapıyı çekip çıkarken, Zeynep’in aklına bir fikir geldi. Apartmanın komşularından biri, dördüncü katta oturan Ali’ydi; otuzlu yaşlarında, uzun boylu, esmer, sessiz ama meraklı bir adamdı. Zeynep, Ali’nin ona birkaç kez asansörde ya da apartman girişinde uzun uzun baktığını fark etmişti. Teşhirci ruhu, bu fırsatı kaçırmazdı. Hızla hazırlandı; eteğini biraz daha kısa bir tanesiyle değiştirdi, kırmızı ve dar, gömleğini ise daha ince bir tanesiyle; neredeyse şeffaf, göğüsleri altında hafifçe kabarık bir şekilde duruyordu.
Zeynep, kapıyı açıp dördüncü kata çıktı. Ali’nin dairesinin zilini çaldı; tek kısa bir zil sesi, ardından kapının açılmasını bekledi. Ali, kapıyı açtığında üzerinde gri bir tişört ve kot pantolon vardı; saçları dağınık, yüzünde hafif bir şaşkınlık. “Zeynep? Bir şey mi lazım?” diye sordu, sesi derin ama temkinliydi. Zeynep, gülümseyerek içeri doğru bir adım attı, “Ali, bir konuda yardımın lazım. Mert evde değil, ben de yalnız kaldım,” dedi, sesi tatlı ama bilinçli bir çekicilikle doluydu. Ali, “Tabii, neyi kastediyorsun?” diye sordu, gözleri Zeynep’in gömleğine kaydı, düğmelerin gerildiğini fark etti.
Zeynep, içeri girdi; Ali’nin dairesi sade ama düzenliydi, oturma odasında bir kanepe, televizyon ve küçük bir sehpa vardı. “Şurada bir şey göstereyim,” dedi Zeynep, kanepeye oturdu, bacak bacak üstüne attı, eteği yukarı kaydı, kırmızı iç çamaşırının dantelli kenarı göründü. Ali, karşısında durmuş, ne yapacağını bilemez haldeydi. Zeynep, gömleğinin bir düğmesini daha açtı; kumaş ayrıldı, göğüslerinin yuvarlak hatları belirginleşti, sütyen giymemişti, teni şeffaf kumaşın altında parlıyordu. “Hava çok sıcak, değil mi?” dedi, dudaklarını hafifçe ısırarak. Ali’nin nefesi hızlandı, “Evet, biraz,” diye mırıldandı, gözleri Zeynep’ten ayrılmıyordu.
Zeynep, teşhir oyununu artırdı. “Ali, bana yardım eder misin?” diyerek ayağa kalktı, eteğini tamamen sıyırdı, iç çamaşırı yere düştü. Gömleğini de çıkardı, çıplak bedeni Ali’nin karşısında duruyordu. Ali, yutkundu, “Zeynep, bu ne?” diye sordu, sesi titrekti. Zeynep, “Sadece biraz eğlenmek istiyorum,” dedi, Ali’ye yaklaştı, elini göğsüne koydu. Ali’nin tişörtünü çıkardı, kaslı göğsü açığa çıktı. Zeynep, diz çöktü, Ali’nin pantolonunu indirdi; boxer’ı da aşağı kaydırdı, Ali’nin sertliği karşısındaydı. Dudaklarıyla ona dokundu; önce yavaşça, sıcaklığını hissetti, dilini gezdirdi. Ali’nin inlemeleri odayı doldurdu, elleri Zeynep’in saçlarına dolandı.
Zeynep, ağzını açtı, Ali’yi derinlemesine aldı; sıcaklık ve ıslaklık Ali’yi çıldırttı. Dilini ustalıkla kullandı, her hareketinde Ali’nin kasılmalarını hissetti. Ali’nin nefesi hızlandı, bacakları titremeye başladı. Zeynep, boşalmasının yaklaştığını hissetti; ağzını açık tuttu, Ali’nin spermleri dudaklarına, diline döküldü; sıcak, tuzlu, yoğun bir tat. Her damlayı yuttu, dudaklarını yaladı, son damlaları aldı. “Güzel miydi?” diye sordu, gülümseyerek. Ali, nefes nefese, “İnanılmaz,” dedi.
Zeynep, ayağa kalktı, “Biraz daha oynayalım,” dedi, Ali’yi kanepeye oturttu, arkasını döndü, yavaşça üzerine oturdu. Ali, Zeynep’in arkasına girdi; sert ve derin bir hareketle, Zeynep’in inlemeleri odayı doldurdu. Ali’nin elleri Zeynep’in kalçalarına gitti, Zeynep ritmik bir şekilde hareket etti; her inişinde Ali’yi daha derinde hissetti. Dakikalar geçti, ter içinde kaldılar; Ali bir kez daha boşaldı, Zeynep tatmin olmuş bir gülümsemeyle kalktı, kıyafetlerini giydi. “Mert’e selam söyle,” dedi Ali, şaşkın ama memnun. Zeynep, “Söylerim,” diyerek daireden çıktı.
O akşam, Mert eve döndüğünde, Zeynep yatağa uzanmış, telefonuyla oynuyordu. “Bugünü anlatayım mı?” diye sordu, gözleri parlıyordu. Mert, “Hadi,” dedi, yatağın kenarına oturdu. Zeynep, “Ali’nin dairesine gittim. Gömleğimi açtım, eteğimi sıyırdım, onu tahrik ettim. Diz çöktüm, ağzıma aldım; spermleri sıcak, tuzlu, dilime aktı, yuttum. Sonra arkadan aldım, kanepeye oturttum, üzerine bindim, her hareketinde inledim. Halkalı’da böyle bir gün geçirdim,” dedi, detaylıca anlatarak. Mert, “Beni de öyle boşalt,” dedi, Zeynep diz çöktü, Mert’i ağzıyla tatmin etti, spermlerini yuttu, gülümseyerek yatağa uzandı.